Türkiye’de En Çok İsraf Edilen Şey: Gıda İsrafı Üzerine Tarihsel Bir Analiz
Tarihçi bakışıyla bir merhaba: Toprağa, emeğe, üretime saygı duyulan bir toplumda büyüdük biz. Üretimin, paylaşımın, “azla yetinmenin” de bir erdem olduğu dönemleri yaşadık atalarımızla birlikte. Ancak zamanla değişti dengeler. Bugün geldiğimiz noktada şunu net bir biçimde söyleyebilirim: Türkiye’de en çok israf edilen şey, gıdadır. Bu sadece bir güncel sorun değil; kökleri tarihsel dönüşümlere kadar uzanan bir süreçtir.
Geçmişten Günümüze: Gıda, Toprak ve Kültür
Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçerken tarım, toplumsal yaşamın merkezindeydi. Köylerde toprakla ilişkili üretim, yerel tüketim ve geleneksel tasarruf biçimleri yaygındı. “Kadın evde yemek artığını değerlendirmesiyle” övülürken, özellikle ekmek “nân‑ı azîz” olarak anılırdı. Bu sembolik dil, gıdanın hem ekonomik hem ahlaki hem de toplumsal değer taşıdığını gösteriyordu. Örneğin, bir rapora göre 2018 yılında yapılan çalışmada “Atalarımızın ‘nân‑ı azîz’ olarak adlandırdığı ekmek, gıda için bir semboldür.” ifadesi yer alıyor. :contentReference[oaicite:0]{index=0}
Türkiye’nin sanayileşme, kentleşme ve tüketim toplumu olma süreçleri ile birlikte, üretim‑tüketim dengesi değişti. Hane halklarının alışkanlıkları, marketleşme, açık büfe kültürü, hızlı tüketim gibi olgular devreye girdi. Bu kırılma, gıda israfının büyümesine uygun bir zemin hazırladı.
Kırılma Noktaları ve Yeni Tüketim Biçimleri
1970’lerden itibaren Türkiye’de tarımın payı azaldı, kent nüfusu arttı, hane halkı yapıları değişti. Bu süreç gıdanın “üretilen ve hemen tüketilen” bir yapıdan, “planlama, saklama, atık” hattına dönmesine neden oldu. Özellikle perakende ve hizmet sektöründeki değişimler (“serpme kahvaltı”, açık büfe oteller vb.) israfı görünür kıldı. Örneğin son yıllardaki bir rapora göre: Türkiye’de her yıl yaklaşık 23 milyon ton gıda israf ediliyor, üretilen meyve‑sebzenin yaklaşık %35’i sofraya ulaşmadan kayboluyor ya da atılıyor. :contentReference[oaicite:1]{index=1}
Bir diğer kırılma ise ekmek israfı üzerinden okumak mümkün: Türkiye’de her gün yaklaşık 12 milyon ekmek çöpe gidiyor, bu da yılda 4,38 milyar ekmeğe tekabül ediyor. [1] Bu, geleneksel “iyice değerlendirme” kültürüyle bir ters düşüştür.
Toplumsal Dönüşüm ve Günümüz Gerçeği
Bugün baktığımızda, bireysel alışkanlıklar, kurumsal uygulamalar ve tedarik zinciri kaynaklı kayıplar bir araya geliyor. Hanelerde “gereğinden fazla gıda alma”, “uygun saklamama”, “artığı atma” biçimleri yaygın hale geldi. Kurumsal düzeyde ise hizmet sektörü, otel‑restoran zincirleri gıda sunumunda israfa yol açan modelleri benimsiyor. Bir raporda belirtildiği üzere: “Türkiye’de gıda israfının başlıca nedenleri arasında yetersiz planlama ve bilinçsiz alışveriş alışkanlıkları geliyor. … özellikle tüketicilerin gereksiz gıda alımı yapması ve uygun saklama koşullarına özen göstermemesi, gıdaların hızlıca bozulmasına yol açmaktadır.” :contentReference[oaicite:3]{index=3}
Aynı zamanda bu dönüşüm, sadece ekonomik kayıp değil çevresel, sosyal ve kültürel bir mesele haline geldi. Üretilen gıdanın atılması; su, toprak, emek, enerji gibi kaynakların boşa gitmesi demektir. Bu bağlamda israf, bir tüketim sorunu olmaktan çıkarak bir sürdürülebilirlik meselesine dönüştü. Örneğin bir çalışmada:
> “Üretim & tüketim… Türkiye’de bir yılda yetişen 49 milyon ton meyve ve sebzenin yüzde 25‑40’ı kaybolmaktadır veya israf edilmektedir.” [2]
Neden Gıda İsrafı Öne Çıkıyor?
– Birincisi, gıda tüm toplum kesimlerini ilgilendiriyor: hane halkı, tarım kesimi, hizmet sektörü, perakende.
– İkincisi, gıda israfı ölçülebiliyor, veriler mevcut: örneğin yıllık 23 milyon ton gibi. :contentReference[oaicite:5]{index=5}
– Üçüncüsü, kültürel bir boyutu var: ekmeğe, yiyeceğe verilen değer azaldığında israf artıyor. Bu da tarihsel alışkanlıklarla çatışıyor.
– Dördüncüsü, tüketim ve hızlı yaşam tarzı benimsenirken “artığı değerlendirme” pratikleri zayıflıyor.
Geçmişle Bugün Arasında Paralellikler Kurmak
Geçmişte köyde “yarım ekmek bile savunulan” bir anlayış vardı. Bugün ise kentte “fazla al, sonra artanı at” anlayışı yaygınlaştı. Geçmişte üretim‑tüketim dengesi daha yakınken, bugün lojistik, depolama, perakende, sunum gibi ara basamaklarda kayıplar çıktı. Geçmişte tüketici daha planlıydı; bugünde reklamlar, promosyonlar, hazır tüketim modelleri planlamayı gölgede bıraktı.
Bu tarihsel bakışla bakıldığında görüyoruz ki, gıda israfı yalnızca bugünün hatası değil: toplumsal dönüşümün, ekonomik yapıların ve kültürel değerlerin değişmesinin bir sonucu. Öğrenilmesi gereken şudur: geçmişin tasarruf kültürü ile bugünün tüketim gerçekliği arasındaki uçurumu kapamak gerekiyor.
Sonuç ve Düşünmeye Çağrı
Türkiye’de en çok israf edilen şeyin gıda olduğu gerçeğiyle yüzleşmek, bir tarihçinin perspektifiyle bize şu mesajı verir: üretimin, emeğin, paylaşımın kıymetini yeniden hatırlamalıyız. Hem birey hem toplum olarak küçük ama etkili adımlar atılabilir: alışverişi planlamak, gıdayı doğru saklamak, hizmet sektöründe porsiyon kontrolü gibi. Çünkü her atılan gıda parçası, aslında bir kaynak kaybıdır. Geçmişten bugüne bir çizgi çekip, toplumun dönüşümünü görmek ve bu dönüşümün yönünü bilinçli şekilde değiştirmek mümkün.
Bu yazının sonunda şunu belirtmek isterim: İsraf sadece “fazla alıp attığımız gıdalar” değil; değerini unuttuğumuz, geleneğini aşındırdığımız bir kültür sorunudur. Bu kültür sorunu ile başa çıkmak, tarihsel arka planı görmeden mümkün değildir.
—
etiketler: gıda israfı, Türkiye’de israf, tüketim kültürü, sürdürülebilirlik, tasarruf kültürü
—
Sources:
[1]: https://www.aa.com.tr/tr/gundem/turkiyede-her-yil-ortalama-23-milyon-ton-gida-israf-ediliyor/3363619?utm_source=chatgpt.com “Türkiye’de her yıl ortalama 23 milyon ton gıda israf ediliyor”
[2]: https://israf.org/public/admin/filemanager/uploaded/23.03.2020-T%C4%B0SVA%20Say%C4%B1larla%20%C4%B0sraf%20Raporu%202018.pdf?utm_source=chatgpt.com “TÜRKİYE İSRAFI ÖNLEME VAKFI”